Enter your email Address

+49 15259316512
  • Kurmancî
  • سۆرانی
  • Türkçe
  • عربي
  • Deutsch
  • English
[email protected]
Nûçe Ciwan
  • Anasayfa
  • Haberler
  • Genç Kadın
  • Gençlik
  • Kültür ve Sanat
  • Özel Dosya
  • Tüm Haberler
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Nûçe Ciwan
  • Anasayfa
  • Haberler
  • Genç Kadın
  • Gençlik
  • Kültür ve Sanat
  • Özel Dosya
  • Tüm Haberler
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Nûçe Ciwan
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Anasayfa Haberler Analiz

“Tarihimizde ilk kez yakaladığımız halkımızın ordu yürüyüşünün yakın dönemde zaferi getireceğini bilerek görevlerimizin üzerine yürüyelim – II”

22/01/2022 - 0:03
içinde Analiz, Haberler, Manşet, Toplumsal, Tüm Haberler
Reading Time: 13 mins read
A A
0
“Yurtseverliğe dayanmayan bir insanlık anlayışı kozmopolitizmdir, sonsuz umutsuzluktur”
49
GÖRÜŞLER
PaylaşTweetle

HABER MERKEZİ – 

PKK’nin 1970’lerdeki çıkışını de­ğerlendirirken, dayandığı sosyal ze­minin ne kadar ulusallıktan ve halklaşmaktan uzaklaştırılmış olduğunu, ne kadar ulusal inkarcılık ve ihane­tin geliştirildiğini, hatta insani de­ğerlerin ne kadar yerle bir edilmiş olduğunu, bunun nasıl, kimler eliyle ve ne kadar başarılmış olduğunu de­ğerlendirirsek ancak çıkışın anlamı­nı hakkıyla kavrayabiliriz. Başlangıç­taki sınırlı bilinçlenme bugün daha da gelişmişse, bu gerçeğe bizi ‘mut­laka daha iyi ulaştırmak içindir. Ulaştırdığı oranda da biz temel insani değerler, ulusal özgürlük değerleri ve bunun yaşamsal ifadesi biçimin­de kişilikleşmelerden bahsedebili­riz. Bu yeni yeni tanıdığımız, bu temelde güçlenme denilen bir olayı gerçekleştirmemiz anlamına da geliyor. TC’nin günümüze doğru evrimi nedir? Aslında, belirtildiği gibi, anti­demokratik, oldukça feodal kalıntı­lar içeren ve çağdaş cumhuriyetler­le bağdaşmayan bu cumhuriyet, esas gücünü sosyalizm-kapitalizm çelişkisinde buldu. Dengeye daya­nıyordu, bu temelde doğdu, 1950’lere gelindiğinde NATO’nun kanadı altına girerek, biraz daha gelişme imkanı bulabildi. Kendini NATO’ya adapte ederek, uluslararası kapita­lizmin ve tekellerin gelişmesine uyarlayarak yüzyılımızın bu son çey­reğine kadar getirebildi. Ama yine de her zaman olduğu gibi, sert bir askeri yönetim olmadan yürüyemeyecek kadar zayıftı. Esas itibariyle TC bir askeri cumhuriyettir, sivil yan maskedir, siviller figüran rolünü oy­narlar, ama asıl yönlendirme ordudadır. Dolayısıyla sivil otorite veya bir sınıfın siyasal otoritesi batılı anlamda gerçekleşmiş değildir, bu anlamda ister egemen sınıfların ko­alisyonu ister tek bir kesimin dikta­törlüğünden ziyade, hepsini kendi içerisinde özümseyen ve esas itiba­riyle siyasi otoriteye damgasını vu­ran diyoruz ki, ordudur. Sivil görü­nümler zaman zaman tehlikeli ol­maya başladığında bu maskesini derhal atıp gerçek kimliğiyle ortaya çıkıyordu. 12 Mart, 12 Eylül bu konuda çok öğreticidir. Böylesine bir askeri cumhuriyet, çıkışını, ge­lişmesini ve görüntülerini böyle ser­gilerken, acaba bu yenidünya dü­zenlemesi gelişirken ne kadar ayak­ta kalma şansına sahiptir? 12 Eylül, özellikle de onun ANAP-Özal icrası, bir anlamda en pragmatik bir biçim­de ve gerçekten öyle fazla yaratıcı falan da değil, telaşla yeni düzen­den yararlanmayı da içerir. Yani eski klasik biçimiyle TC’nin sürdürülemeyeceğini bunlar kavrıyor. 12 Ey­lül bir anlamıyla çok şiddetli bir askeri rejim iken, diğer yandan bu uluslararası gelişmeleri Özal eliyle kapatmak isteyen bir rejimdir. Özel­likle iki dengeye dayalı uluslararası sistemin yıkılışı, bunun yerine çok kutupluluğun doğuşu TC’nin duru­munu belirsizleştirmiştir. Bu anlam­da politikasız bırakmıştır. Batı, özel­likle Avrupa bir öğe olmak istiyor, ABD’ye karşı olsun Japonya’ya kar­şı olsun bir kutup olmak istiyor, ama kendi değer yargılarını da berabe­rinde getiriyor. Bunlar insan hakları­dır, demokrasidir, belli ölçülerde ulusal haklardır. TC kendi kaderini buraya bağlamak istiyor ama siste­min insan haklarına karşıt konumu, yine anti-demokratik karakteri, ulu­sal haklar düşmanlığı, bu haliyle artık bu rolünü oynayamaz; çünkü ne Sovyetlere karşı artık karakol teşkil edeceği bir uluslararası du­rum söz konusudur, ne de Orta­doğu’ya karşı böyle bir durum söz konusudur. Her ne kadar Saddam’a karşı biz yine rol oynayacağız diyor­sa da, bunlar da az çok aşılmış durumdadır. Belki İsrail’in iyi bir müttefiki olarak Yahudi lobisi tara­fından destek görebilir ama kendi­ni kurtarmaya yetmeyecek bir des­tektir bu. Dolayısıyla acaba Batıyla bütünleşebilir mi diyoruz? Ama ken­dini insan haklarına, demokrasiye, ulusal sorunun çözümüne tamamen vermesi gerekiyor. Bunu başarması demek, büyük ihtimalle kemalizmin ve ona dayalı cumhuriyetin yıkılması demektir. Yeni bir cumhuriyetin ku­ruluşuna cesaret edebilir mi, mev­cut düzen orduyla, resmi-sivil ku­rumlarıyla, anayasası ve partileriyle bu duruma henüz hazır değil. Do­layısıyla tam bir bunalımın sıkışık­lığını yaşıyor. Alel acele bazı iç ve dış politikalar oluşturulmak isteni­yor, işte Sovyetlerin çözülüşünden sonra Ortaasya Türkleri, Azerbay­can ortaya çıktı. Bunların ortaya çıkması Türk sisteminin, Türkiye’de­ki TC sisteminin kurtuluşu anlamına gelmez. Tam tersine, daha da karı­şık bir sürecin içine girmesine yol açar. İsrail’le geliştireceği ilişkiler Ortadoğu’da daha da tecridine yol acar. Nitekim şimdiden bu durum gelişme gösteriyor. İran’la, Arap ül­keleriyle, Batı’yla bir türlü barışamıyor sistem nedeniyle, dolayısıyla orta yerde sallanıp duruyor. Yani sağlam bir dış politika, dolayısıyla yenidünya düzeniyle bu politikalar temelinde bütünleşme başarılmak surda kalsın, ağır sorunlarla ve be­lirsizliklerle doludur. İç politik dü­zenlemeleri de zaten bu düzenle­melerle bağlantılıdır. Şiddetle etki­lenmektedir ama iç politikada insan haklarını esas alma, demokrasiyi esas alma, ulusal sorunu çözme gibi yaklaşımları, sahtekarca bir-iki sözü söylemekten öteye gitmemektedir, bu konularda sistemin özü gereği, yapısı gereği, bir türlü ilerleme sağlamadığını çok iyi biliyoruz. Nite­kim bu konuda en iddialı, sözüm ona liberal gibi gözüken ANAP-Özal’ın son Ekim seçimleriyle yıkılışı da bu­nun kanıtıdır. En iddialı ekipti, yeni ekipti, liberal ekipti, ama aşılmaktan kurtulamadı, her ne kadar yakında yine geliriz diyorlarsa da fazla gü­ven verici bir konumda olmadıkları açıktır. Ancak yeni bir askeri darbe ile bu düşünülebilir ki, o da bu koşullarda zordur veya mevcut or­du etkinliği nedeniyle gereksizdir. Ekim seçimlerinin ortaya çıkarttığı gerçek özünde nedir? Gerek ulu­sal, gerekse uluslararası alana yö­nelik, 12 Eylül rejiminin politikaları­nın bitmesidir. Fakat bir o denli yeni politikalara açılmama, tam bir eskiyi tekrarlama, yani halkı eskiden nasıl uyuşturmuşlarsa tekrar öyle eskiye dönme durumu söz konusudur. As­lında eski-yeni nedir sorusu da so­rulabilir. Yeni eskiyi aratır, eski yeniyi aratır gibi bir durumdur, yaşanan çözümsüzlüktür, daha da gelişen bir bunalım anlamına gelmektedir.

Demirel hükümetinin kuruluşun­dan bahsedilmektedir, büyük olası­lıkla böyle bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümetin karşı karşıya bulun­duğu vahim durum örtbas edilemez biçimde gözler önündedir ve biz­zat Demirel sözleriyle bunu açığa vurmaktadır: “Koşullar çok zor” diyor Demirel. “Eskiden yaşadığımız sorunlardan daha zor sorunlar karşımızdadır, herkesin çözüm için katkısına ihtiyaç vardır.” Peki, ama herkesin katkısını neyle isteyecek? Çok dar bir tekelci kesim için toplumu soyup soğana çevirdiler. Emekçilerin, Kürt halkının iliklerini kuruttular, bunlardan daha fazla ne isteyebilirler? Uyguladıkları baskı ve zulümdü, katkı beklemeleri çok zor. 12 Eylül gelirken uluslararası alandan, NATO’dan yardım istiyor­du. Niçin? Komünizm tehlikesi var, devrim tehlikesi var, diye. Peki, şim­di hangi komünizm tehlikesinden bahsederek yardım alacaklar NATO’dan? NATO’nun en son yaptığı zirvesinde NATO’nun daha çok siyasi bir kurum haline gelmesi, siyasi görevlerinin ön plana çıkarıl­ması kararına varıldı. Bu Türkiye’nin aleyhine bir durumdur. NATO, yeni stratejisi gereği demokrasiyi, insan haklarını gözetmek durumunda ka­lacağından eski köhnemiş askeri yöntemler, askeri stratejik yak­laşımlar artık temel stratejisi olmak­tan çıkacaktır. Dolayısıyla NATO, bün­yesindeki durum değişikliği gereği Türkiye için fazla destek vaat etmiyor. Eskisi kadar NATO desteği, yar­dımı söz konusu olamaz. Buna or­tam elverişli değil. Tam tersine, Tür­kiye’den bir şeyler istenecek; “Siya­sal sistemini düzenle, demokrasiyi geliştir. İnsan haklarına bağlı ol, ulusal soruna belli oranda çözüm getir” denilecektir. Batı bu yönlü baskıları habire geliştirecektir. Do­layısıyla 12 Eylül’ün başında olduğu gibi yeni dönemin hükümet çalış­maları destek göremeyecektir. İç po­litikada yeni hükümet daha fazla bas­kıya yönelemez, çünkü baskı uygu­lanacağı kadar uygulandı. Yani ör­gütlerin tasfiye edilmesiyle, tutuk­lamalarla, işkenceyle alınacak so­nuçlar alınmıştır. Dolayısıyla yeni hü­kümetin içerde baskıyı geliştirerek kendisini güçlendirmesi düşünüle­mez. Hatta bu konuda tersini yap­mak zorundadır. İnsan haklarını, de­mokrasiyi belli ölçülerde geliştirirse belki yaşama şansına kavuşabilir. ANAP’ın yıkılmasının en önemli iç nedeni buydu. Dış nedeni de dedi­ğimiz gibidir, yani yeni düzenin artık ANAP türü, 12 Eylül türü bir rejime destek vermemesi rol oynamıştır.

Emekçilerin daha fazla sömürül­mesi de artık mümkün değildir. Gerçekten geçen on yıl içinde sö­mürü yöntemleri alabildiğine gelişti ve ancak bu kadar sömürüyle dış ticaretin geliştirilmesi, döviz girdi-çıktısı sorununun halledilmesi gibi sonuçlara ulaştılar. Bunu da daha fazla geliştirmeleri düşünülemez. Emeğe daha fazla pay düşecek bundan sonra. Yeni hükümet bu temelde emeğe daha fazla pay, halka daha fazla demokrasi tanıya­bilir mi? Yine içerde bu yönlü baskı­lara olumlu cevap verilebilir mi? Görünüşe bakılırsa mevcut koalis­yon hükümeti, Demirel’in önder­liğindeki koalisyon hükümeti bunla­ra öncelik vereceğini söylüyor. Ön­celikli sorun demokrasidir, emekçi­lerin konumlarına biraz daha dikkat etmedir; onları daha fazla sömürme değil. Geçmiş on yılda kaybettikleri­ni biraz kazandırmadır. Ama hangi kaynakla? İç ve dış kaynaklar artık elvermiyor. Sermayeye yönelmeleri gerekir, tekelciliğe yönelmeleri ge­rekir. Ama tekelciliğe ne kadar yö­nelebilirler? Sermayeye karşıt bir konuma yönelme güçleri olabilir mi? Bu çok zordur; dolayısıyla eko­nomik sorunların çözülmesi biraz zor. Biraz daha fazla demokrasi; burada daha fazla demokrasi bir defa halkın mücadelesini hızlandı­racaktır, daha fazla örgütlenme ve eylemliliğe yol açacaktır. Bu, kay­bettiklerini hem ekonomik hem si­yasi düzeyde kazanmak, yine sos­yal-kültürel tahribatları gidermek i-cin halkın çok yönlü bir ayağa kal­kışı gerçekleştirmesi ve bu yılların hesabını sorması anlamına gele­cektir.

O halde bu hükümet bir yandan sermayenin hem demokrasi hem de emekçilerin haklarını vermeme dayat­ması, ama diğer yandan da halkın daha fazla demokrasi ve emeğe kar­şılık istemesi gibi bir çifte baskı altında kalma ve böyle iki çelişkili güç arasında yol alma gibi bir geliş­me çizgisiyle kendisini karşı karşıya bulacaktır. Uluslararası alandan da artan bir biçimde, demokrasi ölçü­lerine uyması, eski şoven politika­lardan uzaklaşması için bir baskıyla karşı karşıya bulunacaktır. Bütün dün­yadan bu yönlü baskılar karşısına dikilecektir.

Böylesine güçlü bir baskı altında bu hükümet ne kadar yaşayabilir ve­ya bu baskılara bu hükümet ne ka­dar karşılık verebilir? Gerçekten dik­katle değerlendirilmesi gereken bir süreç olacağı daha şimdiden açık­tır. Dolayısıyla bu bir darboğazdır, artan bunalımdır; fakat halkın lehine, halk demokrasisinin lehine gelişme imkanlarının fazla olduğu, bunalımın halk lehine, emek lehine, ulusal kur­tuluş lehine çözüme zorlayacağı bir süreçtir de. Yani ’80’lerin başındaki durumun tersine bir durum ’90’lar-da yaşanıyor, daha da hızlı yaşa­nacaktır. Bir anlamda ’80’lerin ba­şından itibaren geliştirilen dıştan des­tekli muazzam baskı ve sömürü, ’90’ların başından itibaren yine dıştan bir destekle de demokrasinin, sömürüye karşıt olmanın hamlesine dönüşecektir. Demire! önderliğin­deki koalisyon, bunu fazla kavgaya dökmeden, iki tarafı da idare eden bir mantıkla frenlemek ve böylece ciddi bir devrim seçeneğinin gün­deme gelmemesi için tüm gücünü ortaya koymak isteyecektir.

Bu konuda sosyal demokratları da -ki, Türkiye’de anlamı içeriği ne­dir biliniyor- kullanarak gidişatı kur­tarmaya çalışacaktır. Gelişecek de­mokrasi, devrimci demokrasi ham­lesi altından, özellikle de baş sıra­daki ulusal kurtuluş hamlemizin etki­si altından TC’yi, onun yeni durumu­nu kurtarmaya çalışacaktır. Hükü­met bu nedenle tamı tamına olası bir devrimsel gelişmeye karşı düzeni sigortalama, hükümetidir. Egemen sınıflar koalisyonu içindeki durum gerçekten karmaşık; çok şeyin he­sabının sorulabileceği, buna karşı kendilerini ne kadar savunabilecek­leri, savunma için nelere başvura­bilecekleri gibi konularda tartışma­lar gelişmektedir.

Dikkat edilirse yeni partiler, yeni koalisyonlar, yeni seçimler çok kısa süreler içerisinde boy verebilir. Yine Anayasa değişiklikleri, parti seçim yasalarının değişikliği hukuki alan­da hızla gündeme gelebilir. Veya emeğin kendisini örgütlendirmesi hız kazanabilir. Burada asıl anlaşıl­ması gereken, egemen düzenin or­dusu ve sivilleriyle aslında ne 12 Mart’larda, ne 12 Eylül’lerde olduğu gibi bir müdahale gücünde olduğu; asker ve sivilin birbirlerini idare etmeleri döneminin de artık geçtiği, bunların kaynaştıkları, içice eridikle­ridir. Ne sivil kliğin ve ne de askeri kliğin artık durumu kurtarmasının, bir on yılı, bir beş yılı kazandırması­nın mümkün olmadığı bir durum ya­şanıyor. Daha fazla bütünleşecekler ama bu bunalımın daha da genel­leşmesi ve kliklerle de artık idare edilemeyeceğinin anlaşılması, bu an­lamda çözümsüzlüğün netleşmesi, ya tam tutarlı bir demokrasi ve bu anlamda yeni bir TC gerçekliği ve TC’nin bir halk demokrasisine dönüş­mesi gerçeği; demokratik bir cum­huriyete dönüşmesi gerçeği ya da bunalım içinde çökmesi anlamına gelir. Bu açıdan bir devrimci geliş­me ile mi dönem kapanır, yoksa bir reformlar paketiyle mi kapanır, şim­dilik kesin bir şey söylenemez.

Halklar Önderi Abdullah Öcalan/1991 Aralık Çözümlemelerinden Derlenmiştir

PaylaşTweetGönderPaylaşPaylaşGönderTara
Önceki yazı

GÜNDEM 22 OCAK 2022

Sonraki Yazı

“Toprağa sevdalı ceylan bakışlı koçer kızı”

Sonraki Yazı
“Toprağa sevdalı ceylan bakışlı koçer kızı”

"Toprağa sevdalı ceylan bakışlı koçer kızı"

DOSYA – Kadın İradesiyle Yeşeren Direniş: Berxwedana Serdemê (1)

DOSYA - Kadın İradesiyle Yeşeren Direniş: Berxwedana Serdemê (1)

Sanal Medya

Manşet

  • Uzun Yürüyüşçüler yüksek bir moral ile yarına hazır
  • HDP gençlik ve genç kadın meclisleri: Gençlik ruhu tecridi kıracak
  • GÜNDEM 05 ŞUBAT 2023
  • Yurtsever Gençlikten 15 Şubat Komplosuna yönelik yazılama – YENİLENDİ
  • Şehit Soro Gabar Mexmûr’da anıldı
  • Halk Şehit Evin Encü’nün taziyesine akın etti
  • Metropol Şahinleri’nden eylem
  • HPG: Güçlerimizin gerçekleştirdiği eylemler sonucunda 1 işgalci cezalandırılmıştır

En Çok Okunanlar

  • Metropol Şahinleri’nden eylem

    Metropol Şahinleri’nden eylem

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Türk Ordusunun Geri Çekilmelerini Doğru Okumak

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Halk Şehit Evin Encü’nün taziyesine akın etti

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • HPG 2019 yılında şehit düşen Soro Gabar’ı andı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Yurtsever Gençlikten 15 Şubat Komplosuna yönelik yazılama – YENİLENDİ

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Uzun Yürüyüşçüler yüksek bir moral ile yarına hazır

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • HPG: Güçlerimizin gerçekleştirdiği eylemler sonucunda 1 işgalci cezalandırılmıştır

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • PKK, Büyük Bir Savaştır- Önder Apo

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Şehit Soro Gabar Mexmûr’da anıldı

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
  • HDP gençlik ve genç kadın meclisleri: Gençlik ruhu tecridi kıracak

    0 paylaşımlar
    Paylaş 0 Tweet 0
Nûçe Ciwan

Copyright © Nûçe Ciwan 2018. Tüm hakları saklıdır.

Dil

  • Kurmancî
  • سۆرانی
  • Türkçe
  • عربي
  • Deutsch
  • English

Bizi Takip Edin

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dil
    • Kurmancî
    • عربي
    • سۆرانی
    • Deutsch
    • English
  • Anasayfa
  • Eylemler
  • Açıklamalar
  • Röportajlar
  • Analiz
  • Kültür ve Sanat
  • Gençlik
  • Genç Kadın
  • Öğrenci Gençliği
  • Dünya Gençliği
  • Toplumsal
  • Özel Dosya
  • Tüm Haberler

Copyright © Nûçe Ciwan 2018. Tüm hakları saklıdır.